DÖNEMİN KÜLTÜR HAYATININ BELGESİ OLARAK MÜŞAHEDAT ROMANI
This article is about Müşahedat novel that is written by Ahmet Mithad Efendi. And it will be analyzed
Ahmet Mithat Efendi, 1844 yılında doğmuş ve zor şartlar altında çocukluğunu geçirmiş, attar çıraklığı yapmış, okuma yazma öğrenmiş ve ilerde eserlerinde bol bol kullanacağı zengin bilgiler toplamıştır. Biraz derbeder biraz havai bir gençlik sürdürmüştür. Avareliğinden usanan ağabeyinin azarı üzerine kahramanca evi terk eden Mithat Efendi, daha sonra bir işe girer. Ahmet Mithat Efendi, bundan sonra işin kurtarıcılığına, alın teriyle kazanılan paranın kutsallığına inanır. Bu inanışın etkisini hemen hemen tüm eserlerinde görmek mümkündür. Berna Moran’a göre, ’Yazara dönük biyografik eleştiri sanatçının kişiliği ile eserleri arasında sıkı bir bağ olduğu ilkesine dayanır. Bu ilke başlıca iki amaçla kullanılabilir.
1) Eseri aydınlatmak için sanatçının hayatını, kişiliğini incelemek
2) Sanatçının psikolojisini, kişiliğini aydınlatmak için eserlerini bir belge gibi kullanmak
Ahmet Mithat Efendi’nin eserleri ele alındığında ‘’şahsi macerası’’ ortaya dökülür.
Ahmet Mithat Efendi, inanılmaz derecede iyimser bir insandır. Şartlar ne olursa olsun o şartların içinde insanın mutlu olmasını hedefler. Ahmet Mithat, çağının diğer yazarları gibi İslamiyeti sürekli Hıristiyan Batı karşısında savunmak mecburiyetinde kalmış bir şahsiyettir. Müdafaa adlı eserinde bunun üzerinde durur. Batı ile Doğuyu sürekli karşılaştıran Ahmet Mithat’ın bahsetmediği hiçbir şey yoktur diyebiliriz. Ahmet Mithat, tabii olmayan eğitime, terbiyeye karşıdır. Eserlerinde batıl inançları alaya alır. Dil konusunda da tutumu konuşulan dille eser yazmaktır. Ahmet Mithat Efendi, Osmanlıdır. Osmanlı Devleti’ndeki çok ulusluluğa rağmen oluşan yekpareliği, bütünlüğü açıklar. Ahmet Mithat için eğitim esastır. Eserlerinde her zaman çalışkan kahramanları ödüllendirir; mirasyedi, tembel, doğuştan şanslı ama bu şansın kıymetini bilmeyen kahramanları cezalandırır. Ev, eserlerinin önemli bir unsurudur. Cezalandırdığı kahramanın elinden evini alır, ödüllendirdiği kahramana ev aldırır. Ahmet Mithat’ın bu tavrı, çalışmaya ve çalışkanlığa verdiği önemin sonucudur. Öyle ki Felatun Bey ve Rakım Efendi romanındaki Rakım Efendi karakteri Ahmet Mithat Efendi’nin kişiliğinden bir yansımadır. Düşmüş kadınları ise eserlerinde kurtarmaya çalışır. Bu tür eserleri yazmaktaki amacını da ‘’bir kanalizasyon çukurunun üzerine asılan fener gibi’’ tehlikeyi göstermek olduğunu ifade eder. Macera romanları, tarihi romanlar yanında ilk polisiye dedektif hikayesinin de yazarı Ahmet Mithat Efendi’dir. Ahmet Mithar Efendi romanın hemen hemen her türünde eser vermiştir. Esaret, kadının durumu, çok kadınla evlenme gibi Avrupa’da tartışma konusu olan noktaları Ahmet Mithat Efendi, batılı kahramanların karşısında savunur. Onun öğretici olmayan tek bir romanından bile söz etmek mümkün değildir.
Prof. Dr. Mehmet Kaplan Ahmet Mithat’ın eserlerini dönemin kültür hayatını aydınlatacak belgeler olarak görür.
O romanları sayesinde roman sanatını tanımayı hedeflememiştir. Onun hiç değişmeyen yegane hedefi, okuyucusunu eğitmek, onlara bir şeyler öğretmektir. Bundan dolayı Mithat Efendi, destan ve halk hikayesinden modern romana geçişte, çok önemli bir görev yüklenmiştir. Romanını oluşturan bütün unsurlar öğretmek ve eleştirmek istediği fikirlere bağlıdır. Eğitici amacı ön planda tutan Ahmet Mithat Efendi’nin romanlarında romantizm akımının izleri görülür. Bunun yanında eserlerindeki yaşantı ürünü olan tasvirleri oldukça fazla ve içtendir. Mithat Efendi’nin ilk eseriyle son eseri arasında roman tekniği bakımından herhangi bir gelişme gözlenmez.
Ahmet Mithat Efendi, üsluba ve tekniğe özen göstermemiş bir halk romancısıdır. Eserlerinin çoğu İstanbul’da geçer.19. yüzyıl sonu İstanbul’unu tanıtmak için Ahmet Mithat’ın eserleri yol göstericidir.
Ahmet Mithat, roman yazarken geleneksel hikayeciliğimizi sürdürür ve okura sık sık seslenerek ona sorular sorarak bir konuşma havası içindedir. Bunun yanında meddah ağzını kullanması, olayların akışını keserek araya girmesi, okurla sohbet etmesi onun romanına başka bir özellik kazandırır. Üçüncü kişi ağzından anlatılan romanlarında, yazarın kendini belli edişinin dereceleri vardır. Bazen anlatıcı olarak ortadan silinebileceği gibi, bazen okurun dikkatini çekerek çok fazla sohbet havası da yaratabilir.
Tahliline çalıştığım Müşahedat isimli roman, Ahmet Mithat Efendi'nin ''Natüralist bir roman nasıl yazılır?'' düşüncesi etrafında şekillenmiş bir romandır. Öyle ki Ahmet Mithat burada hem romancı hem de roman kahramanıdır. Bunu daha güçlü bir gerçeklik duygusu uyandırmak için yapar. Bu romanı neden yazdığını kitabının başında okuyucularına ''Kariinle Hasbıhal'' başlığı altında belirtmiştir. Natüralist akımının babası olan Emile Zola ve onu takip edenleri bu bölümde hayatın sadece çirkinliklerini, fenalıklarını, ahlaksızlıklarını gösteriyor, natüralizm sadece kötüyü mü göstermektir, hayatın içinde hiç iyi şeyler yok mu, diye eleştirir. Roman boyunca hem bunun eleştirisine yer yer değinmiş, bunun yanında romanın yazılış macerasını da yaptığı gözlemler ve roman kahramanlarından dinleme sonucu kaleme almıştır. Bu, Ahmet Mithat Efendi'nin denediği yepyeni bir tekniktir. Yer yer yazar, burada kendinden de bahseder. Bu romanı da hem iyiyi hem de kötüyü yazdığı tabii bir roman olarak nitelendirir. Daha önce Batı'da bile denenmemiş bir roman yazmakla gurur duyar.
Şekil özellikleri ve olay örgüsü, şahıs kadrosu, zaman, mekan, konu, fikri arka plan, bakış açısı ve anlatım tekniği başlığı altında tahlil etmeye çalıştığım romanın olay örgüsüne değineceği
ŞEKİL ÖZELLİKLERİ VE OLAY ÖRGÜSÜ
20 Mart 1891'de Tercüman-ı Hakikat gazetesinde tefrika edilip daha sonra aynı yıl kitap halinde yayınlanmıştır. ''Bir Takip'', ''Bir Tacir Çırağı'', ''Antuan Kolaryo'', ''Seyyit Mehmet Numan'', ''Müşkülat-ı Muğlaka'', ''Cehl ve Acz'', ''Ceza'', ''İnkişaf-ı Esrar'' başlıklı sekiz bölümden meydana gelmektedir. Roman bir takiple başlayıp yine takiple son bulur. İlk olarak birinci bölümde roman kahramanlarından Agavni'nin hikayesi anlatılır. Daha sonra Seyyit Numarı'ın hikayesine geçilir. Bundan sonra da yazar, roman kahramanlarından Siranuş'un hikayesini yazar. Siranuş'un da hikayesinden sonra, Refet ile Siranuş'un aşkını anlatır. Roman 566 sayfadan oluşmaktadır.
Ahmet Mithat Beykoz'da oturmaktadır. İstanbul'daki matbaasına gitmek için Şirket-i Hayriye'nin vapurlarına biner. Bu vapurlarda, işe giderken yoldaki zamanı da değerlendirmek için, romanları, yazıları üzerine vapurda da çalıştığından bahseder. Vapurda çalışanlar Ahmet Mithat Efendi'ye yazması için bazı imkanlar tanır, yardımcı olur. Ahmet Mithat Efendi, yolculukları sırasında hep dikkatli ve gözlemcidir. İşinin gereği budur. Bir gün vapurda yanına biri yaşlı ikisi genç olmak üzere üç kadın gelir. Ahmet Mithat Efendi, bunlardan yaşlı kadın ile konuşup oturdukları yerin kadınlar için ayrılıp ayrılmadığına dair tartışır. Daha sonra aralarında Fransızca konuştuklarını anladığı biri yaşlı kadının yanındaki biri sarışın diğeri esmer olan kadınların konuşmalarını dinler. O günlerde de aklında tabii bir roman yazma düşüncesi vardır. Bu konuşmaları dinledikten sonra kendisine malzeme çıktığını düşünür ve kadınları vapur çıkışı takip eder. Kadınlar Beyoğlu'nda bir eve girerler. Ahmet Mithat'ta biraz tereddüt ettikten sonra bu evin kapısını çalar ve evin hizmetlisine kartvizitini vererek bayanlarla görüşmek istediğini söyler. Esmer olan kadın, Ahmet Mithat'ı daha önceki yazılarından tanıdığı için onunla görüşmeyi kabul eder. Bu esmer kadının adı, Siranuş'tur. Ahmet Mithat, Siranuş'tan romanı için hikayesini anlatarak ona yardımcı olmasını ister. Diğer sarışın olan genç kadının adı ise Agavni'dir. Agavni ve Siranuş, Ahmet Mithat Efendi'ye yardımcı olmayı kabul ederler.
İlk önce Agavni hikayesini anlatmaya başlar. Anlattığı hikayede Refet isimli bir gençtir sıkça bahseder. Bu genç, Seyyit Numan adlı bir tüccarın yanında çalışmaktadır. Ahmet Mithat Efendi, Refet'i bulmak için bu tüccarın mağazasına gider. Refet ile tanışır ve onu çok sever. Kısa zamanda iyi arkadaş olurlar. Agavni'nin anlattığı hikayede eksik yerleri, Refet tamamlar. Agavni, Refet'in metresidir. Bu hikayeyi yazma aşamasında Refet, Siranuş ve Agavni Ahmet Mithat'a yardım ederek romanı yazmaya devam ederler. Agavni, Antuvan Kolaryo adlı bir Laventenin kızıdır. Agavni'nin babası, ilk olarak Novart diye bir kadınla evlenir, fakat kadın başkasından hamiledir. Antuvan Kolaryo, Katolik mezhebine sahiptir ve karısından bu yüzden boşanamaz. Fakat artık karısıyla arasından bütün karı-koca ilişkileri sona ermiştir. Novart çocuğunu doğurduktan sonra, bu çocuğun Agavni'nin babasının çocuğu olduğunu etrafındaki herkese söyler. Bu gayr-i meşru çocuğun adı Karnikt'tir. Daha sonra Novart, yine başkasından ve yine gayr-i meşru olarak Takuhi adlı bir kız çocuğu doğurur.Agavni'nin babasının ise mezhebi gereği başkasıyla evlenme yasağı olduğu için, Maryam adında dul bir kadınla beraber yaşamaya başlar. İşte Agavni'nin annesi Maryam'dır. Novart'ın ise yaşadığı o lüks hayat servetin kaybetmesiyle son bulur ve fakirlik içinde Novart ölür. Novart'ın kızı Takuhi de annesi gibi kötü yola düşer ve daha sonra hamileyken düşük yaptığı için o da ölür. Novart'ın oğlu Karnik'i ise Seyyit Mehmet Numan yanına alır. Agavni'nin annesi ve babası da vefat eder. Ve Agavni bir manastıra yerleştirilir. Manastırda çocukluğunu ve gençlik yıllarının ilk dönemini geçirdikten sonra Madam Ç'nin pansiyonunda ve onun himayesi altında eğitimine devam eder. Agavni'nin babası zengin bir adamdır ve Agavni'ye büyük miras kalmıştır. Agavni reşit olma yaşı yirmi bire kadar bu mirası alamaz. Yirmi bir yaşına girdiği gün Madam Ç'nin yanından ayrılır ve Beyoğlu'nun o lüks alemine dalar. Fakat burada kötü bir şöhret edinir. Refet'i de bu bulunduğu kötü ortamlarda tanır. Refet de genç, babasından kalan parayı bu ortamlarda yiyen bir mirasyedidir. Bu ortamlarda parasını kaybeder. Refet, Agavni'ye karşı büyük bir aşk besler ve Agavni onu redddeder. Fakat iki mirasyedinin servetinin tükenmesiyle Agavni içinde bulunduğu o kötü yaşamdan kurtulmak için Refet'ten yardım ister ve teklifini kabul eder. Refet böylece Agavni ile metres hayatı yaşamaya başlamış,Siranuş'u da Agavni'nin arkadaşı olma dolayısıyla tanımıştır. Agavni'nin hikayesi birinci bölümde yer alır.
Sırada ise Seyyid Mehmed Numan'ın hikayesi vardır. Seyyit Mehmet Numan, herkes tarafından çok sevilen Mısır'lı Arap bir tüccardır. Mısır'da büyük bir çiftliğin ürünlerinin ticaretini yapar. Abbas Paşa'nın Mısır'da iktidara gelmesiyle İstanbul'a gelmiştir. Yetmiş yaşındadır. İstanbul'a geldiğinde kendisine memurluk teklif edilir fakat o bunu kabul etmez. Çünkü memurdan ziyade iyi ticaret yapan insanların olması gerektiğini düşünür. Birçok çocuğu olmuş fakat tek hayatta kalanı hasta, cahil kızı Feride'dir. Karnik, Seyyid Mehmet Numan'ın yanında çalışmaktadır ve servetinin farkındadır. Karnik, tüccarın servetine sahip olabilmek için din değiştireceğini ve kızı Feride ile evlenmek istediğini tüccara söyler. Tüccar kızından eş olamayacağını, hastalıklı, çirkin, cahil olduğunu bilir ve Karnik'in bu düşüncesinin nedeninin kızına olan sevgisi değil de serveti olduğunu anlar. Seyyid Mehmed Numan, bu evliliğe soğuk bakar ve kızını vermez. Bunun üzerine Karnik, Siranuş ile evlenmek ister. Seyyid Mehmed Numan, Karnik'in bir yuva kurmasına sevinir ve Siranuş'un da bu evliliğe razı olması üzerine onlara para yardımında bulunur. Karnik'in bu evlilikteki amacı da Siranuş'un servetinden faydalanmaktır. Nikah kıyılmadan önce Karnik koca sıfatıyla bu parayı elde eder. Kilisede yapılacak olan törene gitmez. Ermeni, yaşlı, evli bir kadınla kadının kocasının ve Siranuş'un paralarını alarak yurtdışına kaçar. Paris'te yakalanır ve işlediği diğer suçlarla birlikte hakkında ölüm kararı çıkar. Yanındaki yaşlı kadını ise, gayr-i meşru bir eve bırakır. Siranuş ise servetinden olmuş, parasız bir duruma düşmüştür. Bu durumdan Seyyid Mehmed Numan kendini sorumlu tutar ve Siranuş'un geçimini üzerine alır. Bu bölüme kadar yazılanlar Ahmet Mithat, Refet, Siranuş ve Agavni tarafından yazılır. Seyyid Mehmed Numan da temize geçilirken eksikleri tamamlar. Bütün roman kahramanları, romanın yazılmasına yardımcı olmuştur.
Bundan sonra Siranuş'un hikayesine geçilir. Siranuş bu bölümde hikayesini Ahmet Mithat Efendi'ye anlatır ve okuyucu bu süreci takip edemez. Romancı anlatılanları kağıda geçirdikten sonra toplu olarak roman kahramanlarına okur ve okuyucu hikayeyi öyle öğrenir. Ahmet Mithat Efendi okudukça roman kahramanları yanlışlıkları, eksiklikleri düzeltirler.
Siranuş, Ermeni'dir. Babasının adı Ali Osman Topuz'dur ve gemi zabitidir. Siranuş'un annesi ise Ermeni olan Takuhi Benet Kazar'dır. Annesi ile babası evlenmeden Siranuş dünyaya gelince, nikahsız çocuk doğurma korkusuyla annesi Siranuş'u Ermeni Patrikhanesi'nin önüne bırakır. Siranuş başka Ermeni bir aileye verilir. Bunu öğrenen babası çocuğunu geri alır. Anne babasının ölümüyle Siranuş'un bakımını Ermeni Patrikhanesi üstlenir. Siranuş bu nedenle Hıristiyan olarak yetişir. Daha sonra Agavni'nin de bulunduğu pansiyona yerleştirilir. Agavni ile burada tanışırlar.
Roman yazılırken Siranuş'un hikayesinin de eksik ve yanlışları da roman kahramanları yardımıyla düzeltilir. Seyyid Mehmed Numan'ın kızı Feride de, Refet karşı his beslemeye başlar. Bunu ailesine söyler. Babası ise bu evliliği doğru bulmaz. Çünkü kızı eş olacak kriterlere sahip değildir. Refet ise kendini geliştirmiş, beğenilen bir gençtir. Üstelik Agavni ile hala ilişkisi vardır. Feride her şeyin farkındadır. Ve Yahudi katiller tutarak Agavni'yi öldürtür. Cinayet vapurda gerçekleşir. Yahudi Agavni'yi denize atmaya çalışırken Agavni adamı da beraberinde suya çeker ve ikisi de ölür. Feride bu olay üzerine duyduğu vicdan azabı sonucu çok üzülür, akli dengesini kaybeder ve ölür. Seyyid Mehmed Numan kızının ölümü üzerine yıkılır, ticareti bırakıp Hicaz'a gider. Daha sonra Medine'de öldüğü haberi gelir.
Artık Agavni, Karnik, Feride ve birçok kahraman ölmüştür. Ama Agavni, Karnik ve Feride'nin ölmesiyle, Siranuş ve Refet aşkı başlar ve bütün engeller ortadan kaldırılmıştır. Seyyid Mehmed Numan'ın ölümüyle Siranuş'un geçimini Ahmet Mithat Efendi üstlenmiştir. Siranuş'un kendi ayakları üzerinde durabilmesi için ona Fransızca ve piyano hocalığı işlerini bulur. Bu bölümde Ahmet Mithat Efendi ile Siranuş arasında adeta baba-kız ilişkisi görülür. Ahmet Mithat Efendi ise, Refet ile Siranuş arasındaki yakınlığı, yaptığı takipler sonucu öğrenir. Onları gayr-i meşru bir ilişki yaşıyorlar sanar. Daha sonra gerçeği öğrenir ve evliliklerine onay verir. Evlenmesi için Siranuş'un babasına ait evraklarını Ahmet Mithat Efendi patrikaneden alır. Evrak arasında babasıın Siranuş'a bıraktığı bir mektup ve bir de yağlı boya resmi vardır. Mektupta kızına bütün hayat hikayesini yazmış, dinini kendi seçmesini söylemiştir. Siranuş da romanın sonunda Müslüman olur ve Refet ile evlenir. Seyyid Mehmed Numan'ın da roman sonunda vefat ettiği öğrenilir.
Yani Müşahedat, roman kişilerinin kendi romanını yazdığı bir eserdir.
ŞAHIS KADROSU
Romanda merkezi yeri teşkil eden şahıslar Agavni, Siranuş, Refet Bey, Seyyid Mehmed Numan ve Ahmet Mithat Efendi'dir.
Siranuş: Yirmi yaşlarında, esmer, iri siyah gözlüdür. Heybetli ve çok güzeldir. Fransızcası iyi, Türkçesi ise hafif Ermeni aksanı dışında kusursuzdur. Mükemmel piyano çalar. Adeta bir müzisyen olan bu genç kadın edebiyatla da ilgilenir; Ermeni harfleriyle yazılmış Türkçe eserler okumuştur ve Ahmed Midhat’ı da tanımaktadır. Siranuş, o kadar zeki o kadar çalışkandır ki, küçük bir çocukken başladığı yatılı okulda daha önce hiçbir öğrencinin gösteremediği başarıyı göstermiş, bundan sonra Fransızca ve müzik eğitimi için gönderildiği pansiyonda, hemen ilk günlerden ahlakı, yeteneği ve başarısıyla herkesin dikkatini çekmiştir. Ahmed Mithat’ın teşvikiyle piyano ve Fransızca dersleri vermeye başlamış, kısa sürede bir öğretmen olarak girdiği ailenin de sevgi ve hayranlığını kazanmıştır. Siranuş’un en fazla dikkati çeken özelliklerinden biri de, olaylar karşısındaki sağlam duruşu, hiçbir zaman kendi kontrolünü kaybetmeyişidir. Ahmet Mithat, onu ilk gördüğünde sert mizacını çok sevmiştir. Karnik'in kendisini aldatıp bütün parasını alarak kaçıp gittiğini anlatırken de, kedere yenilmez. Agavni’nin ölümü üzerine sarsılmış, hasta düşmüştür fakat yine de mantıklı, ağır duruşunu korumuştur. Siranuş Ermenice bir sözcük olup anlamı tatlıca seven demektir.
Agavni: Agavni, sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz tenli bir kadındır. Neredeyse Siranuş’la aynı eğitimi görmüş olmasına rağmen onun kadar iyi piyano çalamaz. Bir rahibe okulunda yetişen Agavni’nin gözü Madam .Ç’nin pansiyonuna gelince açılıverir. Babasının vasiyeti gereği hayli varlıklıdır. Kendi yaşıtı ve daha büyük kızlarla dünyanın maddî manevî sefasına, cefasına dair feylesofluklara koyulduktan ve bu pansiyondan çıkarak vur patlasın çal oynasın âlemlerine daldıktan sonra, Refet’in himayesi altına sığınarak bu hayattan kurtulur.Agavni de Siranuş gibi birçok roman okumuştur; fakat onun bu romanları okuması Siranuş gibi kültürlü ve bilgili olduğunu göstermemektedir.Refet’in himayesi altına girdikten sonra bambaşka bir insan olan Agavni, artık yaptıklarından pişmandır. Bu yeni Agavni, Refet’e tam anlamıyla sadıktır ve onsuz sokağa bile çıkmamaktadır. Refet’e aşık olan Feride tarafından Yahudi katile öldürtülür. Agavni ismi Ermenice, güvercin demektir. Agavni beyaz bir güvercin gibidir.
Refet: Refet yirmi dört, yirmi beş yaşlarında, kumral, orta boylu bir gençtir. Rüştiye’yi bitirmiş, biraz Arapça, Farsça ve Fransızca öğrenmiştir. Yakışıklıdır, zekidir, iyi ahlaklıdır. Üç çocuklu bir ailenin en küçük oğludur. Babasının yüklü bir miras bırakarak ölmesi üzerine, o da ilk gençliğinde Agavni gibi hevese yakasını kaptırmış fakat kısa zamanda akıllanmıştır.Önce Agavni Refet’e aşık olmuş ve bütün varlığını ona adamış, sonra Feride onun uğruna cinayet işlemeye razı olmuş ve ona kavuşamamanın acısıyla ölmüş, son olarak Siranuş’un da başından beri Refet’i sevdiği anlaşılmıştır, İhtiyar dudu dışında romandaki bütün kadınlar Refet’e aşık olmuştur. Refet isminin anlamı merhamet etme, esirgeme demektir. Bu ismin yansımasını Agavni ve Siranuş'u içine düştükleri kötü durumdan kurtarırken görebiliriz.
Seyyid Mehmed Numan: Romanda adı sıkça geçen ve bir nevi farkı dinlere ve cemaatlere mensup insanları buluşturan Seyit Mehmet Numan, bir Arap tüccardır. Kendisine Kıpti Numan da denilmektedir. Ticaretin erbabı, saygın güvenilir bir insandır. Kendisine İstanbul'a geldiğinde memurluk teklif edilse de o ticareti seçmiştir. Yetmiş yaşındadır ve tecrübeli, merhametli, parasını roman kahramanlarına vermesinden de anlaşılacağı üzere cömert, babacan, aydın bir kişidir. Feride adında bir kızı vardır. Onun ölümüyle Hicaz'a gider ve Medine'de ölür.
Ahmet Mithat Efendi: Romanın hem yazarı hem kahramanıdır. Gerçek hayattaki dürüst, çalışkan kişiliği burada da görülür. Babacan, sevilen bir karakterdir. Romanın sonunda Siranuş'un geçimini üstlenir ve babası gibidir.
Vartov Dudu: Romanın başındaki vapurda karşılaştığı Siranuş ve Agavni'nin yanında olan yaşlı kadındır. Ermeni'dir.
Yahudi katil, pansiyondaki uşak ve geriye kalan diğer karakterler, tiptir.
ZAMAN
Bu roman için Müşahedat'ı bir üstkurmaca roman olarak inceleyen Yavuz Demir şu yorumu yapmıştır: ''Zaman zaman içinde, roman roman içinde.''
Romanın reel zamanı Ahmet Mithat'ın bir gün vapura bindiği sabah ile başlıyor. Ardından kadınlarla karşılaştıktan sonra o gün içinde pansiyona gitmesi ve ertesi gün tekrar orayı ziyaret etmesiyle devam ediyor. Daha sonra Ahmet Mithat'ın roman kahramanlarıyla tanışması ve roman hikayelerini dinlemeye başlaması için geçen zaman iki haftalık bir zaman dilimini kapsar. Yapılan tasvirlerin çokluğu nedeniyle zaman çok yavaş ilerlemektedir. Romanda reel zamanın ağırlığından çok genişleyen zaman dikkati çeker.
Romanda sürekli bir geriye dönüş görülmektedir. Yani bir genişleyen zaman söz konusudur. Roman kahramanlarının geçmişlerine yolculuk yapılır ve hikayeler geçmiş zamana yolculukla yazılır.
MEKAN
Romanın ilk mekanı Şirket-i Hayriye vapurudur. Daha sonra Siranuş ve Agavni'nin pansiyonları mekan olarak kullanılmaktadır. Vapurun kalkış yeri Beykoz, pansiyon ise Beyoğlu'ndadır. Hikayeyi tamamlamak için pansiyonda buluşurlar. Yani romanın asıl merkezi İstanbul'dur. Seyyid Mehmed Numan'ın mağazası bir diğer mekandır. Agavni'nin öldürüldüğü vapur, Ermeni Kilisesi, Ermeni Patrikhanesi, Ahmet Mithat Efendi'nin biraderinin evi, Beyoğlu sokakları, Hicaz adı geçen diğer mekanlardır. Kapalı mekan ve açık mekan unsurları romanda kullanılmıştır.
KONU VE FİKRİ ARKA PLAN
Müşahedat, gözlemler demektir. Roman, tema ve kurgu olarak natüralist karakter göstermektedir. Ahmet Mithat'ın bu romanı yazmaktaki asıl amacı da natüralist romana bir örnek vermektir. Bunu eserin önsözünde açıklamıştır. Roman’ın esas konusu, romanın yazılmasıdır. Kendi yazılma hikayesini anlatan bu romanda, anlatıcı-yazar Ahmed Mithat’ın çalıştığı gazeteye gitmek için bindiği bir vapurda tesadüfen karşılaştığı iki kadının konuşmalarına kulak misafiri olması, onları takip etmesi, gün geçtikçe güvenlerini kazanarak hayatlarına yaklaşması, hikâyelerini dinlemesi ve dinledikleriyle sonrasında tanık olduğu olayları birleştirerek bir roman haline getirmesinin aşamalar konu alınmıştır. Ahmet Mithat Efendi, kendi cümleleri doğrultusunda vardığımız kanıya göre, kafasında kurguladığı bir tabii roman vardı ve malzeme olarak bu kahramanlarla karşılaştı. Ahmet Mithat Efendi, bu romanın fikri arka planında çeşitli mesajlar vermiştir.
Ahmet Mithat Efendi, iyileri ödüllendiren, kötüleri cezalandıran bir yazardır. Kötü olan karakterler, fakir bir şekilde ölmüştür. Bunun yanında ölen diğer karakterler ise, romandaki işlevlerini kaybedince öldürülmüştür. Örneğin Novart, kötü bir kadındır ve servetini kaybedip yoksul bir şekilde ölmüştür. Fakat Agavni'nin romandaki hikayesi bitmiş ve sonra öldürülmüştür. Ahmet Mithat için çalışkanlık ve ahlak çok önemlidir. Misal verecek olursak Refet mirasyedi olmasına rağmen ahlakı ve çalışkanlığıyla o kötü hayattan kurtulmuş, Ahmet Mithat Efendi onu ödüllendirmiştir. Ahmet Mithat Efendi'nin romanlarında eğitim ve özellikle kadınların eğitimi çok önemlidir. Siyavuş, Ahmet Mithat'ın ideal kadın portresidir diyebiliriz. Siyavuş, çalışkan, ahlaklı, çok kitap okuyan, piyano çalan, dil bilen kültürlü bir kadındır. Romanda Seyyid Mehmed Numan, Ahmet Mithat Efendi ve Refet dışında herkes Hıristiyan'dır. Ahmet Mithat'ın eserlerinde genellikle yabancı unsurlar kötü gösterilir. Nitekim Agavni'nin babası kötü kadın Novart'tan mezhebi gereği ayrılamamıştır. Bunun kötü sonuçlarını da Ahmet Mithat gözler önüne sermiştir. Bunun yanında Hıristiyan olan Agavni, Siranuş ise kötü lanse edilmemiştir. Refet ahlakı, çalışkanlığı, güvenirliği sonucu Siranuş ile evlenmiştir. Aynı şey Siranuş için de geçerlidir. Karnik ise yaptığı kötülükler sonucu ölüm cezası almıştır. Yine Karnik'in kötü yola düşmüş kardeşi de fakirlik içinde ölmüştür. Evlilik dışı çocuklar konusunu eserlerinde işleyen Ahmet Mithat, bunun nedenini Avrupa'nın ahlak anlayışı olarak bu romanda da yansıtmış ve bu gayr-i meşru çocuklara mutlu bir hikaye sonu yazmamıştır. Ahmet Mithat Efendi, fikri arka planda ahlaklı olmayı, çalışkanlığı, dürüstlüğü vermiş, ahlak ve çalışkanlığın insanı bataklıktan kurtaracağı hususunda romanı işlemiştir.
BAKIŞ AÇISI VE ANLATIM TEKNİKLERİ
Ahmet Mithat Efendi, romanlarını okuyucuya soru sorarak sohbet havası içinde yazar. Bu romanda da bunu görmekteyiz. Olayların akışını keserek yaptığı canlı tasvirler ve okurla sohbet etmesi onun romanlarının vazgeçilmez özelliklerindendir.
Bu romanda Ahmet Mithat Efendi, anlatıcı-yazar olarak romanda bir karaktere dönüşmüş, romanda kendinden sıkça bahsetmiş ve romanı birinci kişi ağzından yazarak roman karakterleri arasına kendi kişiliğini de katmıştır. Bu romanında da kişiliğini yansıtmış, çalışkan, hoşgörülü, dürüst, babacan tavırlarını gözler önüne sermiştir. Romanda geçen özelliklerinden, Beykozlu olması ve gazatede çalışması da kendi hayatından kesittir.Biraderim diye bahsettiği de gerçek hayatta Beyoğlu'nda oturan süt kardeşidir. Roman tüm bunlarla öyle bir hal almıştır ki, Ahmet Mithat Efendi gerçekliği en iyi şekilde yansıtmak için elinden geleni yapmıştır.
Batı bile denenmemiş bu yeniliği bulmaktan da çok mutlu olduğunu romanda ara ara dile getiriyor. Buradaki tek yenilik Ahmet Mithat'ın roman kişileri arasında olması değil konusunun da roman olmasıdır. Burada geçen dinlediği öyküleri romanlaştırırken nasıl bir yol izlediğini yazarak kendisi tekniğini de yansıtmış olmaktadır.
Özetle; Yazarın Natüralist bir roman örneği olmak üzere tasarladığı Müşahedat, romanın yazılışını aynı zamanda romanın konusu haline getirmesiyle o güne kadar Berna Moran’ın belirttiği gibi dünya edebiyatında da örneği görülmeyen bir teknikle yazılmıştır.
SONUÇ
Sonuca geldiğimde Ahmet Mithat Efendi'nin ön söz olsa da son sözü de olabilecek şu satırlarını eklemek istedim:
''Nasıl müteşevvik olmayayım, karilerime tabiiyattan(doğalcı) bir roman arzetmek için bir hayli zamandan beri düşünüp durduğum halde roman, hem daha mükemmeli tasavvura sığamayacak kadar bir tabiilikle filiilen ve maddeten ayağıma kadar kendi kendisine geldi. Daha garibi şu ki güya ben de romanın eşhas-ı vak'asından( kişilerinden) birisiymişim gibi romana karıştırılmaktayım. Böyle muharririn de velev ki; yalnız temaşacı( seyirci) şahit suretinde olsun romana karışması Avrupaca da emsali( örneği) görülmüş şeylerden değildir. Bu romanı kaleme aldığım zaman karilerim ne kadar beğenecekler, memnun olacaklar diye düşündükçe sevincimden cuş ü huruşa (coşup taşacak hale) geliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder